top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıCeren Cubukcu

Bir pazar hikayesi


Yaklaşık 1 ay önce Teri’den daha önce duymadığım bir hikaye dinledim... Teri, Can’ın eşi... Can benim amcam... daha çok abim yaşında ama amcam...Teri ise hem aile, hem arkadaş... aile olmanın kan bağı ile ilgisi olmadığının en güzel örneği şahane insan...küçük kuzenlerimin biricik annesi. Küçük dediğime bakmayın... biri üniversiteyi bitirmek üzere, diğeri liseyi... Teri’ nin onlarla kurduğu ilişki benim Mina ile kurmaya çalıştığım ilişki için ilham kaynağı ama benim Teri gibi davranabilmem için birkaç fırın ekmek yemem lazım... ama konumuz bu değil. Dinlediğim hikaye de annelik üzerine değil zaten.

Babaannemi yaklaşık 3 yıl önce kaybettik... son ana kadar kimse gerçekten gideceğine ihtimal vermiyordu. Her sene 10-15 günlük hastanede yatma dönemlerinden sonra hep evine dönmüştü, seyahatlere başlamıştı. Koah, kalp rahatsızlığı, diabet... yıllarca çok dikkat edilmeden kötü kullanılmış bir vücut ama hep eve döndü hastaneden yıllık bakım sonrası. Son sene de öyle olmasını bekliyorduk... çok iyi görünmüyordu ama iyi olacaktı. 1 Nisan’da Teri’yi aradım hastane ziyareti sonrası... Ağlayarak açtı... bu sefer durum iyi görünmüyor dedi... Babaannem dünyanın en komik fıkralarını anlatan kadındı, şaka gibi diye düşündüğümü hatırlıyorum. Tamam dedim... telefonu kapayınca bilet alıyım Cuma gelirim... sen babaanneme Ceren’in İzmir’de işi varmış de... onun için geldiğimi anlayıp endişelenmesin, tamam dedi... ama sen gel diye de ekledi. Biletimi aldım, babaannem ertesi gün öldü. Hastaneye değil ancak cenazeye gidebildik annem ile. Babam zaten bir süredir İzmir’deydi. İşte Teri’nin bana anlattığı hikaye tam da burada başlıyor... Geçen ay 1 geceliğine İzmir’deyiz... Kordon’da güzel rakı balık yapıyoruz... konu cenazeden önceki geceye geldi...

Biri soruyor kim yıkamaya girecek diye... Teri hemen ben girerim diyor. Babaannemin 3 oğlu var... o sırada ailenin kadınlarından hiçbiri İzmir’de değil... bir tek kuzenim Gül var...onun tüm ısrarlarına rağmen kimse onun girmesini, babannemi öyle hatırlamasını istemiyor. Babam atlıyor, ben girerim tabi oğlu olarak diye... Teri gülerek cevap veriyor; Nazım kadınların yıkamasına erkekler giremiyor diye. Neticede yıkamaya Teri, Teri’yi yalnız bırakmamak için ablası Tilda, Tilda’yı yalnız bırakmamak için Tilda’nın babaannemi seven yakın bir arkadaşı, arkadaşı da yalnız bırakmak istemeyen onun babaannemi hiç tanımayan bir arkadaşı giriyor. 4 şahane, güzel, iyi niyetli kadın...sanırım tamamı gayrimüslim. Babam her zamanki düşünülmeyeni düşünen adam olarak son dakika bir endişeye kapılıyor... Alsancak cami çok kalabalık bir cami... defin bir Cuma günü... Cami ’nin çok kalabalık olacağını düşünüp Teri’ye annemin kefenine bir işaret tak, yanlış kişiyi gömmeyelim bir de diyor. Teri’ de babamla tartışmanın anlamsızlığını bilen biri olarak yıkama tamamlanınca babama söz verdi diye kefene bir nazar boncuğu iliştiriyor görünebilecek şekilde. Gözümden yaş gelene kadar gülüyorum Teri’yi dinlerken.

Her Cuma’ nın aksine o Cuma bir tek babannem uğurlanıyor Alsancak Cami’inden... uçak rötar yapınca biz geldiğimizde avlu kalabalıktı ama Teri öncesinde hayatında ilk defa cami avlusunda cenaze sahiplerinin yalnız kalabildiğine şahit olduğunu anlattı. Babam ve 2 amcam babaannemi uğurlamadan önce başında birlikte dua edebilmişler... Teri onu bu görüntünün ne kadar etkilediğini anlatıyor. Babaannem yakasında nazar boncuğu ile yaz gibi bir Nisan gününde gömüldü.

Hikayeyi bazen gülerek bazen ağlayarak dinledim... 29 Ekim 1933’de Cumhuriyet’in 10. yılı kutlanırken doğan, annesi erken ölünce Türkçe bilmeyen Giritli anneannesi tarafından büyütülen, çocuklar anlamasın diye arada Rumca konuşan, keyfi yerindeyse Fransızca şarkılar söyleyen, işine gelince derdini çok güzel İngilizce anlatan şakacı kadının gidişi de tam ona göre olmuş.

Şimdi tartışılıyor onun cumhuriyeti, bunun ülkesi, onun bayrağı, bunun dili, şunun dini... gerçekten ne önemi var iyi insan olmayı beceremedikten sonra... bunlardan hangisine ihtiyacımız var gerçekten doğru ve yanlışı, iyi ile kötüyü ayırt edebilmek için. Bazen bizi ayıran nedenler bazen birleştiriyor. Biraz şanslıysak, sevdiğimiz insanlar tarafından sevdiğimiz topraklara yakamızda nazar boncuğu ile gömülebiliyoruz, hepsi o kadar.

456 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Piyango

bottom of page